«

Fe lâ ve rabbike lâ yu’minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecere beynehum summe lâ yecidû fî enfusihim harecen mimmâ kadayte ve yusellimû tes- lîmâ.

Meal: Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çe- kişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme iç- lerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun

eğmedikçe iman etmiş olmazlar.

Muhammed Bilal Nadir Hazretleri bu Ayet-i Kerime ile ilgili bizlere şöyle buyurmaktadır;

İzah: Bu Âyet-i Kerîme, Resûlullah ’ın zamanından bahset- miş olsa da hükmü her zaman için geçerlidir. Müslümanlar fırkalara ayrılıp farklı inançlara yöneldiği zaman, Müslüman- ların içerisinde birliği sağlayacak olan Resûlullah ﷺ ‘ın Hadis- i Şerif’leridir.

Bu hususta Resûlullah ﷺ şöyle buyurmuştur:

Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunlardan bir fırka hâriç hepsi Cehennemde olacaktır. ″ ″O kurtulan fırka kimdir Yâ Resûlallah? ″ dediler. Buyurdu ki: ″Ben ve Ashâbımın yolu üzere olanlardır. ″27

Resûlullah ﷺ bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuş- tur:

″İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı Cennete girer. ″

″Yâ Resûlallah! Cennete girmeyi kim istemez ki? ″ denilince, buyurdu ki: ″Bana itaat edenler Cennete girer, bana karşı ge- lenler Cenneti istememiş demektir. ″28

İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri Ruhül Beyan tefsirinde bu Âyet-i Kerîme ile ilgili bilgileri bizlere şöyle aktarmıştır;

Hayır” senin hükmüne karşı geldikleri hâlde, iman ettiklerini iddia etmeleri doğru bir iş değildir. “Rabb’ine andolsun ki ara- larında çıkan anlaşmazlık hususunda” aralarında baş gösterip dallanıp budaklanan anlaşmazlıklarda “seni hakem kılıp” sana müracaat edip “sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı” darlanma “duymaksızın” hükmüne razı olarak, gönül- leri daralmadan “tam manasıyla kabullenmedikçe” sana hem içleriyle hem dışlarıyla boyun eğmedikçe “iman etmiş olmaz- lar.”

Bu ayetlerde, Allah ﷻ ‘ın ya da Peygamber ﷺ’in emirlerin- den birini reddeden kişinin İslam’dan çıkmış olacağını gös- teren deliller vardır. Bu red ister şüphe ister karşı koyma ci- hetinden olsun farketmez. Bu, sahabilerin zekât vermeyi inkâr edip reddedenlerin mürteci oldukları, onlarla savaşıla- cağı şeklindeki görüşünün doğru olmasını gerektirir. Şu hâlde, Hz. Peygamber’e uymak farz-ı aynlarda farz-ı ayn, farz-ı kifayelerde farz-ı kifaye, vaciplerde vacip; sünnetlerde

ise sünnettir. Keza ona karşı gelmek ise İslam nimetini orta- dan kaldırır.

Peygamber yolunun aksine yol seçen kimse, asla menziline ulaşamaz. Hz. Peygamber Hak yolunun kılavuzudur. Kılavuza karşı gelmek ise yoldan sapmak demektir.

Hafız der ki:

Aşk mahallesine delil olmadan basma ayak Zira çok dikkat ettim, delilsiz olmadı ancak

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Arzu ve istekleri be- nim getirdiğim hükümlere tabi olmadıkça hiçbiriniz gerçek- ten iman etmiş olmaz.”29 Yine: “Kim benim sünnetimi (ona uymayarak) zayi ederse, şefaatim ona haram olur30 Yine O şöyle buyurmuştu: “Kim sünnetimi korursa, Allah ﷻ ona dört haslet bahşeder:

İyi kimselerin kalplerinde ona sevgi beslemeleri, günahkârla- rın kalbinde ona karşı heybet, rızık bolluğu ve dinde güveni- lirlik.”

O’nun ümmeti, ancak ona tabi olan kişilerdir. Dünyadan yüz çevirenlerden başkası da ona tabi olmaz. Çünkü o, sadece Al- lah ﷻ ‘a ve ahiret gününe davet etmiş, dünyalık zevklere dal- mayı yasaklamıştır. Dolayısıyla dünyalık zevklerden yüz çevi- rebildiğin ve Allah ﷻ ‘a yönelerek vakitlerini ahiret işlerine

tahsis ettiğin kadar onun yürüdüğü yoldan yürümüş olursun. Bu yolda yürüdüğün oranda ona tabi olmuş olursun ve ona tabi olduğun oranda onun ümmetinden olursun. Eğer insaflı bir durum değerlendirmesi yapacak olursak sabahtan ak- şama kadar sırf acil hazlar peşinde koştuğumuzu, sadece şu fanı dünya için hareket ettiğimizi, sonra da onun ümmetin- den ve tabilerinden olmayı arzuladığımızı görürüz.

Hz. Peygamber ‘in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“İnsanlar, üzerine öyle bir zaman gelecek ki o zaman benim adıma sünnet uydurulacak ve yeni bid’atler türeyecek. O gün benim sünnetime tabi olan, garip olacak ve tek başına kalacak. İnsanların uydurduğuna tabiolanlarsa, elli yahut daha fazla arkadaş bulacak.” Bu söz üzerine sahabiler:

” Sana selam olsun ya Rasülallah, acaba bizden sonra bizden daha üstün birileri olacak mı?” dediler.

Peygamber Efendimiz ﷺ ‘de cevaben:

– “Evet” buyurdu.

-“Peki, seni görecekler mi ya Rasülallah?” dediklerinde Hz. Peygamber:

-“Hayır” buyurdu.

Bu sefer “O zaman nasıl olacaklar?” diye sordular. Peygamberimiz ﷺ:

-“Sudaki tuz gibi olacaklar. Tuz suda nasıl eriyorsa, bunların kalbi de öyle eriyecek.” şeklinde cevap verdi. Sahabiler:

-“O zaman nasıl yaşayacaklar?”diye sorunca Hz. Peygamber ﷺ:

-“Sirkedeki böcek gibi yaşayacaklar.” buyurdu.

– “Peki dinlerini nasıl koruyacaklar, ya Rasülallah?” sorusuna da Peygamber Efendimiz:

-“Avucunuzdaki kömür gibi. Eğer onu bırakırsanız söner; eli- nizde tutar yahut sıkarsanız elinizi yakar.” diye cevap verdi.31

Ebu Necib İrbaz b. Sâriye(r.a.)‘ın şöyle anlattığı rivayet edil- miştir: “Resulullah bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğüt- ten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı. Biz:

-“Ya Resulallah bu, veda eden birinin öğüdüne benziyor. Bari bize tavsiyede bulun.” dedik. Hz. Peygamber ﷺ şöyle bu- yurdu:

– “Size Allah ﷻ ‘tan korkmanızı ve başınıza Habeşli bir köle de getirilse dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. İçinizden ömrü olanlar birçok anlaşmazlıklar görecekler. O zaman be- nim sünnetime, raşid ve hidayet rehberi olan halifelerimin sünnetine sarılın. Sünnetlere dört elle sarılın. Sonradan uy- durulup dine sokulan şeylerden uzak durun. Çünkü her bid’at dalalettir, sapıklıktır.” 32

Şu hâlde mü’min, kıyamet günü Hz. Peygamber ﷺ’in şefaa- tine nail olmak, cehennem azabından kurtulmak ve iyilerle birlikte cennete girmek için onun sünnetine tabi olmalı, her bid’at ve dalaletten uzak durmalı, dışını şeriatle ve içini de ta- rikatla ıslah etmelidir. Ahirette cennetlerde bulunan mü’min, bahçede devamlı duran meyveli ağaç gibidir. Cehennemin çukurlarındaki münafık ise bahçeden sökülerek ateşe atılıp yakılan meyvesiz ağaç gibidir.

Firdevsi şöyle diyor:

Meyvesi tatlı olan ağacın

Etrafında zarar vermek niyetiyle kimse dolaşmaz Meyvesi tatlı olmazsa bir ağaç

Hemen başını ayağına getirirler (devirirler) O meyveli ağaç bağda kalır, diğeri ateşe atılır Sen istersen onun gibi ol, istersen bunun gibi

Bir Cevap Yaz

admin Hakkında

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *